Azra Kohen’in kitabından uyarlanan ve tekrar tekrar izlediğim “Fi” dizisine dün akşam başladım. Hem ana karakterin psikiyatrist olması hem de Netflix’te izleyecek düzgün bir şey bulamamam buna neden oldu. Bir filmi ikinci kez izlediğimizde o güne kadar dikkatimizi çekmemiş bir şey görüyoruz, benim için tıpatıp aynısıydı.
Hiç Louvre’a veya Dom Katedrali’ne gittiniz mi bilmiyorum.
Oraya gittiğinizde ünlü heykelleri ve tabloları gördüğümüzde çok garip bir hayranlık ve korku duygumuz oluyor. Özellikle Dom Katedrali’nin ihtişamı karşısında gözlerim yaşlarla doldu. Psikolojide bu sanat tümseğinin bir adı vardır:
“Stendhal Sendromu” yani mükemmel bir sanat eserinin ihtişamı karşısında mest olma durumu. “Sanat Sarhoşluğu” o da diyor
Bu sendrom dizide de var. Ben de araştırmak istedim ve kendimi bu sayfalarda buldum 🙂
19. yüzyılda Fransız yazar Stendhal, Floransa’daki Santa Croce Bazilikası’nı ziyaret ederken vücudunda çeşitli rahatsızlıklar fark etti. (kalp çarpıntısı ve yorgunluk gibi)
Stendhal: “Floransa’da bulunmaktan, o harika insanların mezarlarının etrafında dolaşmaktan çok mutluydum. Bu yüce güzelliğin düşüncesi beni avucunun içine aldı. Bir an ilahi duygulara kapıldım. O an her şey ruhuma otantik bir şekilde hitap etmeye başladı. Ah keşke unutabilsem. Kalbim hızlı atmaya başladı. Hayat gözlerimin önünden geçti. Yürürken yerde yuvarlanmaktan korkuyordum.” o günkü duygularını anlatıyor.
Psikosomatik hastalıkların ortasında Stendhal Sendromu de girer.
Florence sendromu olarak da adlandırılan bu sendromdan etkilenenlerden biri de çok tanıdık bir isim. Sigmund Freud . Yunanistan gezisinden etkilenen Freud, bir yazısında bu duygu yoğunluğundan bahseder. yaşadığı deneyim “endişe verici bir yabancılaşma duygusu” olarak tanımlamak. Hatta Freud’un Davut heykelinin önünde bayıldığı bile söylenir.
2014 yılında konuyla ilgili süper bir deney gerçekleştirildi. Floransa’daki Medici Riccardi Sarayı’nı ziyaret edenler, İtalya’daki bir sanat araştırma merkezi tarafından psikologlar ve teknik uzmanların işbirliğiyle yürütülen bir deneyde gözlemlendi.
Medici Riccardi Sarayı’nda fresklerle süslü şapeli ziyaret eden ziyaretçilerin kalp atışları ve nefes alan yüzleri, tansiyonları, göz ve kas hareketleri incelendi. Ziyaretçilerin fresklere baktığı görüntüleri kayıt altına alınmış ve eserlere bakarken neler hissettiklerini de yazmaları istenmiştir.
Yapılan deneyde bazı ziyaretçiler eserlere bakarken yüz kaslarının gevşediği, gözbebeklerinin küçüldüğü, kalp atışlarında, nefes alıp verme hızlarında ve tansiyonlarında değişiklikler olduğu belirlendi.
Görsel sanat eserlerine işitsel uyaranlar eşlik ettiğinde beyindeki aktivitenin daha da arttığı gözlemlendi. Ziyaretçilerden bazıları duygularını ‘aşırı duygu’ ve ‘tatlı yorgunluk’ olarak tanımladı.
Benim gibi sanat aşığıysanız dikkat edin zehirlenmeyin.
instagram
‘Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamen yazarlarının orijinal düşünceleridir ve Onedio’nun yayın politikasını yansıtmayabilir.’ ©Onedio